Peygamberimiz Hz.Muhammed (s.a.v.)'in Hayatı


Önceki
Hayber Gazası
Sonraki
Mekkenin Fethi

Mute Savaşı

Efendimizin elçi olarak gönderdiği Haris b. Umeyr'i öldüren Gassan Emiri Şurahbil'in yaptığı yanına kalmamalıydı. Bu maksatla üç bin kişilik bir ordu hazırlandı. Hz. Peygamber (s.a.v.).

- Komutan Zeyd b. Harisedir. O şehid olursa Cafer b. Ebi Talibdir, o şehid olursa Abdullah b. Revahadır, o da şehid olursa aranızdan bir komutan seçersiniz, dedi.

Durum şimdiden belli olmuştu. Ama önemli olan bir şey vardı. Hz. Peygamber (s.a.v.) o güne kadar hazırlanan en büyük or dunun başına azadlı bir köleyi tayin ediyordu. Bu ordunun içinde pek sevdiği insanlar vardı. Amcasının oğlu Cafer b. Ebi Talib bunlardan biriydi. Bu ise İslamın soya değil insani değerlere önem verdiğini göstermekteydi. Ayrıca Hz. Pey gamberin görev dağıtımı yaparken hatır ve gönülden ötede o işe layık olanı arayıp bulmasının bir delili oluyordu.

Abdullah b. Revaha bu savaştan geri dönemeyeceğini adı gibi biliyordu. Bu sebeple nebiler sultanı Efendimiz'le bir cuma namazı daha kılmayı düşündü. Namazdan sonra arkadaşlarına yetişebileceğine inanıyordu. Ama Rasulullah Efendimiz (s.a.v.) onu görmüş, neden arkadaşlarından geri kaldığını sormuştu. Abdullah duygularını dile getirdi. Fakat Efendimiz razı olmadı.

- Yeryüzü dolusunca sadaka dağıtsan, onların bir sabah yolculuğunda elde ettikleri ecr ve mükafaatı elde ede mezsin, diyordu.(Tırmizi Salat 380 (Cilt2/405))

Abdullah için artık mesele halledilmişti.

Mute'ye ulaştıklarında kendilerini yaklaşık yüzellibin kişiden oluşan bir ordunun beklediğini öğrendikleri zaman durumu aralarında müşavere ettiler. Dönelim, diyenler vardı. Yardım isteyelim diyenler oldu. Ancak, Hz. Peygamber (s.a.v.) durup dururken Zeyd şehid olursa... demedi. Savaşacağız, diyenlerin sözü oldu, ilerlediler.

Hz. Peygamber (s.a.v.) bir gün mescidinde, Yüce Mevla'nın bir ikramı olarak gözlerinin önüne savaş meydanının getirildiğini gördü. Arkadaşlarına olanları anlatmaya başladı. Zeyd'in şehid edildiğini, ardından Cafer'in, onun ardından Abdullah'ın şehid düştüğünü anlattı. Daha sonra,

- Şimdi sancağı Allah'ın kılıçlarından biri aldı, buyurdu. Bu, Halid b. Velid idi. Bundan böyle Halid b. Velid, ''Seyfullah'' olarak bilinecekti.

O gün akşama kadar çarpışan ordu, sabahleyin düşmanın karşısına yepyeni bir düzende çıkmış, arkadakiler öne, öndekiler arkaya alınmış, sağ ve sol tarafta bulunan sancaklar yer değiştirmiş, sanki yeni bir birlik daha gelmişçesine bir görünümle düşmanın karşısına çıkılmıştı. Akşama kadar devam eden savaşta Halid b. Velid'in elinde dokuz kılıcın kırıldığı tespit edilmişti. Akşam iki taraf birbirinden ay rılınca Hz. Halid ashabın ileri gelenlerini topladı. Bu kadarcık insanın bu orduyla başedemeyeceğini anlattı. Hz. Peygamberin (s.a.v.) ashabından üç bin insanı bir savaşta kırdıramam diyordu. Bu işin sonunda şehitlik vardı ama geride yapılması gereken bir sürü görevde vardı. Ashabın görevi şehid olmaktan çok, Hz. Peygamberden (s.a.v.) alınan emaneti gelecek nesillere ulaştırmaktı.

Bu düşünceler altında Halid b. Velid dönüş emrini verdi. Gece vakti ordu yola koyuldu. Medineye girerken kendi lerine ''kaçaklar'' diye bağıranlar Hz. Peygamber (s.a.v.) tarafından uyarıldı. Onlar kaçak değildir, tekrar cihad için geri gelenlerdir, buyuruldu.

Medine'de günden güne cemaatin artması sonucu olarak Hz. Peygamber (s.a.v.) bir minber edindi. Minber üç basamaklıydı, üçüncü basamak oturulacak şekilde genişti.


Kaynak
( Hz. Süleyman'dan Hz. Muhammed'e (s.a.v.) PEYGAMBERLER HALKASI : Doç.Dr.Ahmet Lütfi Kazancı )




Önceki
Hayber gazası
Sonraki
Mekkenin Fethi