Peygamberimiz Hz.Muhammed (s.a.v.)'in Hayatı


Önceki
Bedir Harbi
Sonraki
Hendek Harbi

Uhud Harbi

Bedir'de uğranılan mağlubiyetin acısını çıkarmak için ciddi bir faaliyete girişen Mekkeliler, kabile kabile dolaştılar. Bedir günlerinde gelen kervanın bütün karınu ortaya koydular. üçbin kişilik bir orduyla yola çıktılar. Son anda Hz. Peygamber (s.a.v.), Abbas'ın gönderdiği bir mektup ile olaydan haberdar oldu.

Ashab ile mescidde müşavere etti. Gördüğü bir rüyayı anlattı. Rüyasında bir sığır boğazlanmış, kılıcında bir gedik açılmış, elini sağlam bir zırha sokmuştu. Bunlar ashabımdan birçok insanın öldürüleceğini, akrabamdan bir insanı kaybedeceğimi gösteriyor. Zırh ise Medineyi temsil etmek tedir. Ben Medine'de kalıp savunma harbi yapma taraftarıyım dedi.( Ahzab Suresi, 36 )

Bedir'de kervandan çok müşrik ordusuyla karşılaşmayı ısrarla isterken bu defa kendiliğinden Medinede kalmayı ve savunma harbi yapmayı istemesi dikkat çekmedi. özellikle gençler, çoktandır böyle bir günü beklediklerini söyleyerek göğüs göğüse çarpışmaya Efendimiz'i razı ettiler. Cuma na mazı kılındı, Efendimiz (s.a.v.) odasında zırhını giyindi, silahını kuşandı ve çıktı. Bu defa büyüklerin tekdiri karşısında kalanlar,

- Ey Allah'ın Rasulü, nasıl bilirsen öyle yap, savunma harbi yapalım, dediler.

- Bir peygamber zırhını giydikten sonra savaş yapma dan çıkarmaz, artık emirlerime itaat etmeniz gerekiyor dedi.(İbn Sa'd 2/37 )

İkindi vakti yola çıkıldı. Küçükler yoldan geri çevrildi. Gece yolda yatıldı, sabah erken saatte Uhud'a ulaşıldı. Efendimiz (s.a.v.) elli kişilik bir okçu birliğini Ayneyn adı verilen bir geçide yerleştirdi. Galib de olsak mağlub da olsak benden emir gelmedikçe buradan ayrılmayın dedi. Bu emri tekrar tekrar dile getirdi, düşmanın bu taraftan saldıracağından endişe ettiğini özel olarak anlattı.( İbn Hişam, 3/68 )

Savaş başladı. Yine galib olanlar Müslümanlardı. Kısa zamanda onları önlerine katmış, kovalamaya başlamışlardı. Kendileri def çalıp şarkı söyleyerek harbe teşvik eden kadınlara da aldırış etmeden kaçıyorlardı. Bir kısım Müslümanlar ganimet toplamaya başlamışlardı. Onları gören okçular '' biz de nasibimizi toplayalım '' dediler. Komutan olan Abdullah b. Cübeyr, '' Hz. Peygamber'den henüz emir gelmedi '' şeklinde onları uyardı, dinlemediler. Harp meydanına doğru koşmaya başladılar. Hz. Peygamberin (s.a.v.) maksadı savaş bitinceye kadar beklemekti diyorlardı.

Geçidin boşaldığını gören Halid b. Velid süvarileri harekete geçirdi. Orada kalan birkaç kişiyi öldürdüler ve savaş meydanına hücum ettiler. Kaçmakta olanlar döndüler, bu defa Müslümanlar kıskaç içine alınmış oldular. Galip iken mağlup duruma düşülmüştü.

Bu arada savaş başlayalı sekiz kişiyi öldüren Hz. Hamza son olarak karşılaştığı şahsı da yere sererken ardında gölge gibi dolaşan bir zenciden habersizdi. Fakat zenci, Hz. Hamza'nın tam istediği duruma geldini gördüğü anda mızrağını fırlatmış, mızrak Hz. Hamza'nın göbeğinin altından girmiş, arkadan çıkmıştı. Bu durumda Hz. Hamza sadece bir iki adım atmış ve olduğu yere yığılıp kalmıştı.

Ebu Süfyan'ın eşi Hind, müjdeyi aldığı zaman çılgınca hareketler yapmış, sonra Vahşi ile birlikte Hz. Hamza'nın yanına gelmiş, onun karnını yararak ciğerini çıkarmış, ısırıp çiğnemeye başlamıştı. Daha sonra onun burnunu, kulaklarını kesmiş, bunları parça parça bölerek ipe dizmiş, boynuna gerdanlık eline bilezik, ayağına halhal yapmıştı. Onu gören kadınlar aynı yolu tuttular Müslüman şehidlerin çeşitli yerlerini keserek kendilerine takı yaptılar.

Bu arada Mus'ab b. Umeyr'i öldüren şahıs onu Hz. Peygambere (s.a.v.) benzetmiş, ''Muhammedi öldürdüm diye bağırmaya başlamıştı. Bir kısım müslümanlar muharebe meydanını terke dip gittiler. Arkalarından Hz. Peygamber'in (s.a.v.) seslendiğini bile duymuyorlardı. Diğer bir kısmı ise '' o halde yaşamanın bir anlamı kalmadı '' diyerek düşmana saldırmaktaydı.

Savaşın en çetini Hz. Peygamber'in bulunduğu yerde cereyan ediyordu. Efendimiz'in etrafında pek az insan kalmış, vurulan bir darbeyle Efendimiz'in başındaki miğferin iki hal kası mübarek yüzüne batmıştı. Yüzünden kanlar akmakta olan Efendimiz, ''peygamberinin yüzünü kana bulayan bir topluluk nasıl kurtulur ve mutlu olur'' demekteydi. ( İbn Hişam )

Kureyşliler gittikçe bastırıyorlardı. öyleki Efendimiz yanında kalan bir kaç kişiyle kayalıklara tırmandı. Ardından çıkmak isteyen müşrikleri gördü '' Allahım, artık buraya çıkamasınlar '' diye niyaz etti. Ebu Süfyan zaferin verdiği sarhoşlukla şarkı söylüyor '' Yücel ey Hübel, yücel ey Hübel'' diyerek tanrı olduğuna inandığı putuna şükürlerini arzediyordu.

Bir gün sonra Hz. Peygamber (s.a.v.), Uhud savaşına katılanların derhal toplanmalarını emretti. Kureyş'in tekrar dönüp gelmelerinden endişe ediyordu. Toplanan ve pek çoğu yaralı olan orduyla Hamraü'l-esed lenilen yere kadar gidildi. Onların yola devam ettikleri anlaşıldı. Ancak Hamraü'l-Esed'de uyuyup kalmış olan şair Ebu Azze yakalandı. Bedirde esir edilmişken dilini tutması şartıyla serbest bırakılmıştı.

Ebu Azze bu defa yine dilini tutması şartıyla bağışlan mayı istedi. Fakat Hz. Peygamber (s.a.v.),

- Bir mümin, bir yılanın deliğinden iki defa ısırılmaz dedi, emretti, boynu vuruldu.

Ordu Medine'ye döndü.

Bir diyet ödemesi konusunda görüşme yapmak üzere Nadir Yahudilerine giden Hz. Peygamber (s.a.v.) izzet ve ikramla karşılandı ve bir gölgeliğe alındı. Orada otururken tepesin den bir değirmen taşı bırakmak üzere hazırlık yaptılar. Cibril-i Emin'in uyarısı ile oradan ayrılan Efendimiz (s.a.v.), yaptıkları ihanetin cezası olarak Medine'yi terkedip gitmelerini değilse savaşa hazır olmalarını istedi.

Adamlar evvela gitmek istemediler. Münafıkların reisi Abdullah b. übeyy b. Selul'dan yardım gelecek diye beklediler. Fakat geçen günler onlara umduklarını getirmedi, korkularını artırdı. Nihayet herşeylerini alıp gitmek üzere anlaşma yaptılar, Medine'yi terkettiler. Hayber'e gidecek ve orada yerleşeceklerdi.

Bir gün Hz. Peygamber'in süt kardeşi Ebu Seleme vefat etti. Hanımı ümmü Seleme, Hz. Peygamber'e (s.a.v.) geldi. Onun için neler yapabilirim, dedi.

- Allah'ım Ebu Seleme'nin günahlarını bağışla, bana da ondan daha hayırlı bir eş nasib et, diye dua et, buyuruldu.

ümmü Seleme hayret etmiş '' Allahım, Ebu Selemeden daha hayırlı bir insan mı olur? '' demiş, ama Hz. Peygamber'in (s.a.v.) yaptığı tavsiyeyi yerine getirmiş, o yolda dua etmeğe başlamıştı.

O günlerde Hz. ömer, Nebiler sultanı Efendimize gelerek, içkinin insanlığa getirdiği belaları dile getirmiş ve bu konuda açık bir hüküm istemişti. Yüce Mevla indirdiği bir ayette '' sana içkiyi ve kumarı soruyorfar. Deki o ikisinde de büyük bir günah ve insanlar için birtakım faydalar vardır. Günahları ise faydasından daha büyüktür...'' buyur muştu.( Bakara Suresi, 219 )

İkisininde de büyük günah olduğunu öğrenen bir kısım insanlar bunları bıraktılar.

Ama bir gün Abdurrahman b. Avf'ın verdiği bir ziyarette çakır keyif haliyle namaza duran imam ''Kafirun'' Suresi' ni sonuna kadar okumayı beceremedi. Durum sabahleyin Rasulullah (s.a.v.) Efendimiz'e anlatıldı. Olay üzücüydü. Hz. Peygamber (s.a.v.) bu konuda Yüce Mevladan bir hüküm geleceğini ümid ediyordu. Nitekim bu konuyla ilgili olarak '' Ey iman edenler, ne söylediğinizi bilecek hale gelinceye kadar sarhoş iken namaza yaklaşmayın '' emri geldi Bu emir bir kısım müslümanlara '' Yüce Mevla sarhoş olanı huzuruna bile almıyor '' dedirterek onları içkiden uzaklaştırdı.

Bir kısım insanlar yatsıdan sonra içip sabaha kadar sar hoşluğu bertaraf etme yolunu tuttu. Ama bir gece içkili bir toplantıda sarhoş olan birisi Ensarı hicveden bir şiir okudu. Bu, insanların muhacir ve Ensar kavgası, çıkarmalarına se bep oldu. Baş yarıldı, kan akdı.

Sabahleyin Hz. ömer olayı Hz. Peygamber'e anlattı '' Allahım bize kesin ve açık bir hüküm ver '' diye niyaz ediyordu. Nitekim içkinin kumarın, dikili taşların (put ve benzerlerinin) ve fal oklarının şeytan işi pislikler olduğu ve terke dilmesi gerektiği emri geldi.( Nisa Suresi, 43 )

Kaynak
( Hz. Süleyman'dan Hz. Muhammed'e (s.a.v.) PEYGAMBERLER HALKASI : Doç.Dr.Ahmet Lütfi Kazancı )




Önceki
Bedir Harbi
Sonraki
Hendek Harbi